Biga sözcüğünün Yunancada kaynak ve pınar anlamına gelen Pega sözcüğünden Biga’ya dönüştüğü kuvvetli bir ihtimaldir. Pega sözcüğünden Pegasos türemiştir. Pegasos eski Yunan’da ve çok Tanrılı dönemlerde insanlarca varlığı kabul edilen efsanevi kanatlı attır. Pegasos, sanatçıların hayal gücünü simgeler ve ozanlarca ilham perisi sayılırdı.
Bellorophon Pegasos’a sahip olur ve onun sayesinde bir çok başarılar kazanır. Gurura kapılarak göğe Tanrıların dağına kadar yükselmek ister. Bir at sineği , kanatlı atı ısırınca sırtındakini yere atar ve kendisi göklere çekilir. Bu efsane günümüzde Biga’da anlatılan Balıkkaya efsanesine büyük benzerlik gösterir.
Evliya Çelebi’ye göre: Biga’nın ilk fatihi Sultan Alaaddin’in beylerinde Bayboğa olduğu için Biga’nın tarihteki adı değiştirilerek Boğa şehri denilmeye başlanmıştır.
Eski Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlarından Hasan Ali YÜCEL, Türkiye’de Orta Öğretim adlı kitabında Biga’dan bahsederken Biga’ya 19. yüzyıl başlarında Boğa dendiğini, bunun yörenin boğalarıyla ün kazanmış olmasından kaynaklandığını belirtmektedir.
Kocabaş Çayı dar bir boğazı andırdığı için Biga, boğaz şehri olarak da anılırdı.
Biga’nın Kuruluşu ve Milli Mücadele’ye Kadar Geçirdiği Safhalar
Arkeolog Selahattin Kandemir Truva Harabeleri adlı eserinde 12. Yüzyılda yaşamış Bizans tarihçesi Anna Komnenos’a dayanarak Biga’nın Truva Kralı An Comenen tarafından İ.Ö. 2000-1900 yılları arasında bir koloni kenti olarak kurulduğunu yazmaktadır.
Bu antik kentin şimdiki Çiçeklidede mezarlığının 1 km. kadar güneybatısında kalan Öğlenkavakları denilen yerde kurulduğu sanılmaktadır. Öğlenkavakları denilen yerde eski temel kalıntılarına bolca rastlandığı gibi burada birkaç tane de kaynak vardır. Bu yörede su kaynaklarının bulunması ve bunlardan yakın zamana kadar faydalanılması, antik Pega kentinin bu yörede kurulmuş olabileceği ihtimalini kuvvetlendiriyor. Antik kent ile ilgili, bu güne kadar arkeolojik bir kazı yapılmamıştır.
Bilge Umar, Herodotos’a dayanarak Biga yarımadası yöresinin yerli halkının Gergithes (Gergis) ler olduğunu kaydeder. Yöre İ.Ö. Xll-Xl yüzyıllarda Balkanlardan gelen Frig’lerin eline ve İ.Ö. Xl-X yüzyıllarda yine Balkanlardan gelen Misyalıların eline geçmiştir. İ.Ö. l. bin yılda Mysia (Balıkesir çevresi)nin kuzey kısımlarına ve Biga Yarımadasının tümüne Phrygia (Hellespontos Phyrgria’sı) denildiğini biliyoruz. Yine Bilge Umar İ.Ö. 1. bin yılın ilk çeyreğinde Marmara Denizi’nin güney ve doğu kıyılarına Anadolu’nun yerli halklarından Bebrykler’in tanrısı Priapos’un (Bereket Tanrısı) hakim olduğunu İ.Ö. 1000-700 yılları arasında Anadolu’nun Ege kıyılarının ve Biga Yarımadası’nın Helenleştiğini kaydeder.
Biga yöresine İ.Ö. 850-650 yılları arasında Balkanlardan Dorlar’ın önünden kaçan ve önce İzmir, Aydın topraklarının bir bölümüne yerleşen ve daha sonra kuzeye doğru Marmara ve Karadeniz kıyılarına kadar yayılan İonlar (İyonlar) egemen olmuştur.
İ.Ö 560-546 yıları arasında Lidya Kralı bulunan Krezus zamanında Biga ve çevresi Lidya krallığının yönetimine girmiştir. Lidya Kralı Krezus’u Pers Kralı Kiros’un İ.Ö. 546 yılında yenilgiye uğratmasıyla da Lidya Krallığı’na ait topraklar, bu arada Biga yöresine de İ.Ö. 546-334 tarihleri arasında Persler’in yönetimine girmiştir.
Biga; İ.Ö. 334 yılında Makedonya Kralı Büyük İskender ile Pers Kralı Dareios arasında yapılan Granikos savaşını Büyük İskender’in kazanması üzerine Makedonya İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Dünya tarihinde önemli bir yere sahip olan bu savaş Kocabaş Çayı (Biga Çayı) kıyısında, Biga yakınının Çınarköprü köyünün kuzeyinde olmuştur. Granikos Savaşı Arrianos’un “İskender’in Anabasisi” adlı eserinde en ince ayrıntısına kadar anlatılmıştır.
Büyük İskender’in İ.Ö. 323 yılında genç yaşta ölümü üzerine kurduğu imparatorluk komutanları arasında paylaşılmıştır. Bu parçalanmadan meydana çıkan Trakya Kralı Lysimachos İ.Ö. 302 yılında Biga, Bergama Krallığı’na bağlanmıştır.
İ.Ö. 133 yılında ölen Bergama Kralı 3. Attolos topraklarını Roma’ya bırakmış, dolayısıyla da Biga yöresine de Romalılar egemen olmuştur.
İ.Ö. 73 yılında Biga yöresine kısa bir süre Pontos Kralı 7. Mithiridates egemen olmuşsa da, Romalı Komutan Lukullus’un İ.Ö. 730 yılında Granikos Çayı kenarında yaptığı savaşta 7. Mithiridates’i yenmesi üzerine yöre tekrar Roma egemenliğine girmiştir. Roma İmparatorluğu’nun 395 yılında ikiye bölünmesi üzerine Biga yöresi Bizans İmparatorluğunun sınırları içinde kalmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti Hakanı Süleyman Şah zamanında yörenin bir kısmına kısa bir süre Selçuklular egemen olmuşlarsa da, yöre daha sonra yine Bizans’ın eline geçmiştir.
13 Nisan 1204 tarihinde Bizans’ın başkenti İstanbul’un Latinlerce fethedilmesinden sonra Biga yöresi de Latinler’in eline geçti. 1205 tarihinde patlak veren isyan sonucunda Latinler tam 1 yıl sonra Anadolu topraklarından çıkarıldılar. Sadece Biga (Pega) şehri ellerinde kaldı. Daha sonra Bizans, Latinler’i buradan çıkarmış ve yöreye tekrar hakim olmuştur.
Anadolu Türk Beylikleri zamanında Karesi Beyliği Biga yöresinin bir kısmına egemen olmuştur. Osmanlı Devleti’nin kurucusu ve ilk padişahı Osman Bey, Marmara Denizi’nin güneyinde pek çok yer ele geçirmiş, sadece Erdek, Biga ve Ulubad dolaylarıyla denize yakın küçük bir saha Bizans’ın elinde kalmıştır. Bu sırada Edremit’te bulunan Bizans İmparatoru Mihael, kendisini güvenli hissetmediğinden askerleriyle Erdek’e buradan da denize yakın küçük bir şehir olan Biga’ya çekilmiştir. Biga’da bir süre önce, 8 Ağustos 1302’de büyük bir yer sarsıntısı olmuştur.
14. yüzyılda iyice güçten düşen Bizans İmparatorluğu Türkler’e karşı Avrupa’dan paralı askerler getirtmiştir. Eylül 1302’de Roger de Flor’un komutasında çoğu İspanya’nın Katalanya eyaletinden geldikleri için kendilerine Katalanlar denen askerlerden oluşan yaklaşık 8.000 kişilik bir müttefik filosunun geldiğini görüyoruz. İmparator; Roger’a Büyük Düka ünvanını vererek, Anadolu topraklarını Türklere karşı savunmasını istedi. Roger, Anadolu’ya girdiğinde şehirleri yağmaladığı ve verdiği sözü tutmadığı için, İmparator Mihael, kendisini ziyaret etmek için Biga’ya gelen Roger’i kabul etmedi. Roger, imparatordan 11.000 akçe aldığında doğuya 3.000 askeriyle girmeyi ve öbürlerini terhis etmeyi vaad ettiği halde, bunları Erdek, Biga ve Ulubad’a göndererek ücretlerini almadıkları bahanesiyle Katalanlar’ı yanında alıkoydu. Roger’in ölümünden sonra Katalanlar Biga yöresine yerleştirildiler. Bunlar bulundukları yerde rahat durmayarak çevrelerini rahatsız etmeye başladılar ve Biga yöresine hakim oldular. Turkopollar (Hrıstiyanlaşmış Türkler) ile birleşerek Bizans’a karşı bir ittifak oluşturdular. Bizans İmparatoru Andranikos, bu ittifakı bozmak için Turkopollar’ın Reisi Melih İshak’ı, Sultan İzzeddin’in oğullarından Mesud’un kızıyla evlendirip, değerli hediyeler vermeyi vaad etti. Tarihçi Hammer’e göre, Biga Hükümetini de vaad etmiştir. Melik İshak’ın bu teklifi kabul etmesi üzerine Melik İshak Mesud’un kızıyla evlendirilerek Biga’ya gönderildi ve ona bu şehrin valiliği verildi.
Orhan Bey’in ağabeyi Sultan Alaaddin’in beylerinden Bayboğa’nın Biga’yı alması üzerine burası bir süre Alaaddin’in ikametgahı olmuş Sultan Alaaddin burada şeyhlerin tarikatına mensup olmuştur.
Orhan Bey’in oğlu Şehzade Süleyman 1353’te Anadolu’dan Rumeli’ye geçişte geçiş yeri olarak Biga’nın Kemer köyündeki iskeleyi kullanmıştır. Bu geçişten sonra Çimpe Kalesi fetholunmuştur.
1355 tarihinde Trakya’da hemen hemen bütün şehirlere hasar veren büyük bir deprem olmuş, Süleyman Paşa’nın Gelibolu’da bırakmış olduğu surların yıkılan kısımlarından girerek şehri zapt etmişlerdir. Süleyman Paşa bu sırada Çanakkale Boğazı’nın beri yanında Biga (Pega) şehrinde bulunuyordu.
Daha önce de bahsettiğimiz üzere, Biga Orhan Bey zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştı. (1344 yılı sonrası) Ancak üzerinde fazla durulmadığından, daha sonra yine Katalanlar’ın eline geçmiştir.
Papa 5. Urben’in teşviki ile düzenlenen Haçlı Seferi üzerine, Sırp Sındığı Savaşından önce Rumeli Beylerbeyi Lala Şahin Paşa, büyük bir düşman ordusunun yaklaşmakta olduğunu Bursa’da bulunan 1. Murat’a bildirerek yardım istemiştir. Bunun üzerine 1. Murat büyük bir kuvvetle yola çıkmış, ancak Rumeli’ye geçmeden önce Biga’nın alınması gerektiğine karar vermiştir. Şehir karadan ve denizden kuşatılarak fethedilmiştir. Bu sırada Sırp Sındığı Savaşı’nın kazanıldığı haberi geldi. Tarihçiler, Biga’nın fethedilmesi konusunda değişik tarihler kaydederler. Mehmet Neşri, Namık Kemal, Ahmet Cevdet Paşa, fethin 1364-1365 tarihinde olduğunu kaydederler. Aşık Paşaoğlu Tarihi, fethin tarihini daha açık bir şekilde vererek, fethin 28 Eylül 1364-17 Eylül 1365 tarihleri arasında olduğunu belirtir. Nişancı Mehmet Paşa fethin 1362’de Gelibolu’nun fethinden dönerken gerçekleştiğini, Hammer 1363 tarihinde fethedildiğini kaydeder. Osmanlı tarihçisi Hoca Saadettin Efendi de, Tacü’t Tevarih adlı eserinde Biga’nın Gelibolu’nun fethinden dönerken alındığını yazar.
Biga Türkiye sınırlarına katıldığında Osmanlı Devleti’nde mülki yönetim bölümleri
Liva (Sancak) ve Kaza (İlçe) olarak iki kısımdan oluşuyordu. Biga, Kanuni Süleyman dönemine kadar kaza olarak yönetildi. Kanuni Sultan Süleyman döneminde ülke eyaletlere ve sancaklara ayrılınca Biga Sancak’a dönüştürülmüş ve Biga Sancak’ı adıyla merkezi Gelibolu’da olan Cezayir-i Bahr’i Sefid (Akdeniz Adaları) eyaletine bağlanmıştır. O dönemde Biga Sancak’ı bugünkü Çanakkale ilinin Anadolu’da olan topraklarını kapsıyordu, hatta Balıkesir ili topraklarını da içine alıyordu.